Last updated on 16 July 2024
Depresyon (majör depresif bozukluk), duygularınızı, düşüncelerinizi, davranışlarınızı ve dünyayı algılama şeklinizi olumsuz yönde etkileyen yaygın ve ciddi bir zihinsel bozukluktur. 2023 yılında yapılan ulusal bir araştırmaya göre, yaklaşık on yetişkinden üçü (%29) hayatlarının bir döneminde depresyon tanısı almış olup, yaklaşık %18’i şu anda depresyon yaşamaktadır. Kadınlarda erkeklere göre daha sık, genç yetişkinlerde ise yaşlı yetişkinlere göre daha sık görülür. Depresyon herhangi bir zamanda ve her yaşta ortaya çıkabilirken,ortalama olarak kişinin geç ergenlik döneminin sonlarından 20’li yaşların ortalarına kadar ortaya çıkabilir. Depresyon belirtileri hafif ve şiddetli olarak değişebilir ve her kişide farklı şekilde ortaya çıkabilir.
Bu belirtiler şunları içerebilir:
- Üzüntülü, sinirli, boş ve/veya umutsuz hissetmek.
- Eskiden zevk aldığınız aktivitelere ilgi ve zevk kaybı
- İştah değişiklikleri (Aşırı yeme veya iştahsızlık) ve/veya kilo değişikliği (diyetle ilgisi olmayan belirgin kilo kaybı veya kilo alma).
- Çok az uyumak veya aşırı uyumak.
- Enerjide azalma, artan yorgunluk veya bitkinlik hissi.
- Amaçsız fiziksel aktivitede artış (örneğin; hareketsiz duramama, el sıkma) veya başkaları tarafından kolayca fark edilebilecek kadar yavaşlamış hareketler.
- Değersiz veya suçlu hissetmek.
- Konsantrasyon kaybı, karar verme zorluğu
- Ölüm düşünceleri, intihar düşüncesi veya intihar girişimleri.
İnsan olmanın bir parçası olarak zaman zaman üzüntü veya moral bozukluğu hissetmek normaldir. Ancak, depresyon tanısı konulabilmesi için yukarıdaki belirtilerin günün büyük bölümünde, neredeyse her gün, en az iki hafta devam ediyor olması ve günlük işleyişte (örneğin, iş/okul performansında, kişisel ilişkilerde ve hobilerde) net bir değişiklik olması gerekir. Neyse ki, depresyon tedavisi mümkündür.
Depresyon için Risk Faktörleri
Depresyon, görünüşte her şeye sahipmiş gibi görünenleri bile etkileyebilir. Depresyonda rol oynayan birkaç faktör vardır
- Biyokimyasal: Beyindeki bazı kimyasal maddelerdeki farklılıklar (serotonin, dopamin ve noradrenalin gibi nörotransmitterler) depresyona neden olabilir.
- Genetik: Depresyon ailelerde görülebilir. Örneğin, tek yumurta ikizlerinden biri depresyonda ise, diğerinin yaşamının bir döneminde depresyona girme olasılığı % 70’tir.
- Kişilik: Özgüveni düşük, stres altında kolayca ezilen veya genel olarak karamsar olan kişilerde depresyon görülme olasılığı daha yüksek olabilir.
- Çevresel: Sürekli şiddet, ihmal, istismar veya yoksulluğa maruz kalmak da depresyon geliştirme riskini artırabilir.
Depresyon Nasıl Tedavi Edilir?
Depresyon, tedavi edilebilirliği en yüksek ruhsal bozukluklardan biridir. Depresyonlu kişilerin %70 ila %90’ı sonunda tedaviye iyi yanıt verir.
Bir sağlık uzmanı depresyon teşhisi koymak için kişisel,tıbbi ve aile geçmişinizi de içerecek şekilde semptomlarınızı değerlendirecek görüşmeyi yapacaktır. Ayrıca, hormonal dengesizlikler,vitamin eksiklikleri, nörolojik sorunlar ve uyuşturucu veya alkol kullanımı gibi depresyonu taklit edebilecek altta yatan tıbbi durumları taramak için fiziksel muayene yapılmalıdır. Tıbbi taramanın bir parçası olarak laboratuvar ve görüntüleme testleri de değerlendirmeye dahil edilebilir. Değerlendirmeyi yapan sağlık uzmanı, tanı koyarken ve kişiye özel bir tedavi planı önerirken tüm bu faktörleri dikkate alacaktır.
İlaç
Beyin kimyası, bireyin depresyonuna katkıda bulunabilir ve tedavisini etkileyebilir. Bu nedenle tedavide antidepresanlar önerilir. Bu ilaçlar sakinleştirici, uyarıcı veya yatıştırıcı değildir. Bağımlılık yapmazlar.
Antidepresanlar, kullanımdan sonraki ilk bir veya iki hafta içinde bazı iyileşmeler gösterebilir, ancak tam faydalarını görmek iki ila üç ay sürebilir. Kişi birkaç hafta sonra az ya da hiç iyileşme hissetmezse, psikiyatristi/sağlık uzmanı dozajı ayarlamayı, yeni bir ilaç eklemeyi veya alternatif bir antidepresana geçmeyi önerebilir. Bazı durumlarda, duygudurum düzenleyiciler gibi diğer psikiyatrik ilaç sınıfları yararlı olabilir. Sağlık uzmanınıza kullandığınız ilaç(lar) hakkında endişeleriniz varsa veya herhangi bir yan etki yaşarsanız bildirmeniz önemlidir.
Psikiyatristler genellikle hastaların depresif semptomları düzeldikten sonra altı ay veya daha uzun süre ilaç kullanmaya devam etmelerini önerir. Geçmişte birden fazla depresyon atağı yaşamış kişiler veya güçlü bir depresyon aile öyküsü olanlar gibi risk altındaki kişiler için, sürdürüm tedavisi gelecekte tekrar depresyon yaşama riskini azaltmaya yardımcı olabilir.
Psikoterapi
Psikoterapi veya “konuşma terapisi” de sıklıkla önerilir. Depresyon tedavisinde etkili olduğu kanıtlanmış en yaygın psikoterapi biçimlerinden biri olan bilişsel davranışçı terapi (BDT) ise, düşünce ve davranışları daha olumlu bir şekilde zorluklara cevap verecek şekilde değiştirmek amacıyla sağlıksız düşünce kalıplarını tanımaya ve düzeltmeye odaklanır. BDT tek başına veya antidepresan ilaçlarla birlikte kullanılabilir. Psikoterapide bir veya daha fazla kişi yer alabilir. Örneğin, aile veya çift terapisi, bu yakın ilişkilerdeki sorunları ele almaya yardımcı olabilir. Grup terapisi ise, benzer şekilde depresyon yaşayan bir grup insanı terapötik bir ortamda bir araya getirerek, karşılıklı öğrenme ve destek için bir fırsat sağlar. Depresyonun şiddetine bağlı olarak, psikoterapi ile tedavi birkaç hafta veya daha uzun sürebilir. Genellikle 10 ila 15 seansta önemli ilerlemeler kaydedilebilir.
Elektrokonvülsif Tedavi
Elektrokonvülsif terapi (EKT), genellikle diğer tedavilere yanıt vermeyen şiddetli depresyon epizodları olan kişiler için kullanılan bir tıbbi tedavidir.1940’lardan beri kullanılan EKT üzerinde yapılan uzun yıllar süren araştırmalar, tedavinin etkinliğinin son çare değil, ana akım bir tedavi olarak kabul edilmesine yol açan önemli gelişmelere yol açmıştır.
EKT, anestezi altında gerçekleştirilen ve beyne kısa süreli bir nöbet oluşturması için elektriksel uyarım verilen bir işlemdir. Bir hasta genellikle haftada iki ila üç kez olmak üzere toplam 6 ila 12 seans EKT tedavisi alır. Bu tedavi genellikle psikiyatrist, anestezi uzmanı ve hemşire gibi eğitimli sağlık profesyonellerden oluşan bir ekip tarafından uygulanır.
Kendi Kendine Yardım ve Baş Etme
Depresyon semptomlarını azaltmaya yardımcı olabilecek birçok şey vardır.Birçok insan için düzenli egzersiz olumlu duygular yaratmaya yardımcı olur ve ruh halini iyileştirir. Düzenli olarak yeterince kaliteli uyku uyumak, sağlıklı beslenmek ve alkolden kaçınmak da depresyon belirtilerini azaltmaya yardımcı olabilir. Depresyon gerçek bir hastalıktır ve yardım alınmalıdır. Doğru teşhis ve tedavi ile depresyon yaşayan insanların büyük çoğunluğu bu durumu aşabilecektir. Depresyon belirtileri yaşıyorsanız, atılacak ilk adım aile hekiminize veya psikiyatriste başvurmaktır. Endişeleriniz hakkında konuşun ve kapsamlı bir değerlendirme talep edin.
Depresyon Türleri
Perinatal depresyon : Birçok kadın için bebek sahibi olmak heyecan verici ve neşe kaynağı olsa da, bazıları için zor ve sıkıntılı bir deneyim de olabilir. Perinatal depresyon, hamilelik sırasında veya doğum sonrası ortaya çıkan depresyonu ifade eder. Perinatal teriminin kullanımı, bebek sahibi olmakla ilişkili depresyonun genellikle hamilelik döneminde başladığını kabul eder. Perinatal depresyon, aşırı üzüntü, ilgisizlik ve/veya kaygı duygularının yanı sıra enerji, uyku ve iştahta değişiklikler içeren ciddi ancak tedavi edilebilir bir hastalıktır. Hem anne hem de çocuk için risk taşır. Tahminlere göre, her yedi kadından biri perinatal depresyon yaşamaktadır.
Mevsimsel depresyon : Mevsimsel duygudurum bozukluğu olarak da bilinen mevsimsel depresyon veya kış depresyonu, bir depresyon türüdür. DSM-5-TR’de (Diagnostic Manual of Mental Disorders, 5th Edition, Text Revision) bu bozukluk, mevsimsel özellikli majör depresif bozukluk olarak sınıflandırılır. Mevsimsel duygudurum bozukluğu olan kişiler, depresyona benzer ruh hali değişimleri ve semptomlar yaşarlar. Belirtiler genellikle daha az güneş ışığı olan sonbahar ve kış aylarında ortaya çıkar ve ilkbaharın gelişiyle düzelir. Daha az yaygın olsa da, bazı insanlar yaz aylarında da bu durumu yaşar.
Mevsimsel duygudurum bozukluğu, yalnızca “kış melankolisi” değildir. Belirtiler sıkıntı verici ve bunaltıcı olabilir ve günlük yaşamı etkileyebilir, ancak tedavi edilebilir. Kadınlarda erkeklere göre daha yaygındır.
Bipolar bozukluklar: Bipolar bozukluk, kişinin ruh hali, enerji seviyesi ve işlevselliğinde değişiklikler ile ilişkili bir beyin hastalığıdır. Bipolar bozukluğu olan kişiler, genellikle günlerden haftalara kadar değişen belirli dönemlerde ortaya çıkan yoğun duygusal durumlar yaşarlar. Bu dönemsel ruh halleri, manik/hipomanik (aşırı derecede mutlu veya sinirli ruh hali) veya depresif (hüzünlü ruh hali) olarak sınıflandırılır. Bipolar bozukluğu olan kişilerde genellikle nötr ruh hali dönemleri de görülür.Tedavi ile bipolar bozukluğu olan kişiler, dolu ve üretken bir yaşam sürebilirler.
Bipolar bozukluğu olmayan kişilerde de ruh hali dalgalanmaları görülebilir, ancak bu ruh hali değişiklikleri genellikle saatler sürer günler değil. Ayrıca, bu değişikliklere genellikle bipolar bozukluğu olan kişilerin manik dönemlerinde sergilediği davranış değişikliği veya günlük rutinler ve sosyal etkileşimlerdeki zorluk derecesi eşlik etmez. Bipolar bozukluk, kişinin sevdikleriyle olan ilişkilerini bozabilir ve çalışma veya okula gitmede zorluklara neden olabilir. Bipolar bozukluk, üç farklı tanıyı içeren bir kategoridir: bipolar I, bipolar II ve siklotimik bozukluk.
Israrcı depresif bozukluk (IDB) / Distimi ; En az iki yıl boyunca günlerin çoğunda, günün büyük bölümünde depresif bir ruh hali yaşarlar. Çocuklarda ve ergenlerde ise ruh hali sinirli veya depresif olabilir ve en az bir yıl boyunca devam etmelidir.
Depresif ruh halinin yanı sıra semptomlar şunları içerir:
- İştahsızlık veya aşırı yeme
- İnsomnia veya hipersomnia (uykusuzluk veya aşırı uyku)
- Düşük enerji veya yorgunluk
- Düşük özgüven
- Konsantre olma güçlüğü veya karar vermede zorluk
- Umutsuzluk duyguları
Sürekli depresif bozukluğu olan kişiler genellikle ruh hallerini üzgün veya mutsuz olarak tanımlarlar. Bu semptomlar bireyin günlük deneyiminin bir parçası haline geldiği için, “her zaman böyleyim” diye düşünerek yardım aramayabilirler. Semptomlar, işte, sosyal aktivitelerde veya diğer önemli işlevsellik alanlarında önemli sıkıntıya veya zorluğa neden olur.Sürekli depresif bozukluğun çalışma, ilişkiler ve günlük yaşam üzerindeki etkisi kişiden kişiye değişse de, etkileri majör depresif bozukluk kadar veya daha fazla olabilir. Majör bir depresif epizod, sürekli depresif bozukluğun başlangıcından önce gelebilir veya önceden konulmuş bir sürekli depresif bozukluk tanısı sırasında ortaya çıkıp üzerine eklenebilir.
Premenstrüel Disforik Bozukluk (PMDB): PMDB,2013 yılında Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM-5) kitabına eklenmiştir. PMDB’nin her yıl adet gören kadınların %1,8’inden %5,8’ini etkilediği tahmin edilmektedir. PMDB’li bir kadın, menstruasyonun başlamasından yaklaşık bir hafta önce şiddetli depresyon, sinirlilik ve gerginlik semptomları yaşar.
Yaygın semptomlar :
- Ruh hali değişimleri
- Sinirlilik veya öfke
- Depresif ruh hali
- Belirgin kaygı veya gerginlik
Diğer semptomlar şunları içerebilir:
- Alışılmış aktivitelere karşı ilgi kaybı
- Konsantrasyon güçlüğü
- Düşük enerji veya kolay yorulma
- İştah değişiklikleri, belirli yiyecek istekleri (özellikle tatlılar ve diğer karbonhidratlar)
- Uyku sorunları (uykusuzluk veya aşırı uyku)
- Bunalım veya kontrol dışı olma hissi
Fiziksel belirtiler arasında:
- Meme hassasiyeti veya şişkinlik
- Eklem veya kas ağrısı
- Şişkinlik hissi
- Kilo alımı
Bu semptomlar, adetin başlamasından bir hafta ila 10 gün öncesinde başlar ve adetin başlamasıyla birlikte düzelir veya tamamen kaybolur. Semptomlar, günlük yaşam aktivitelerinde veya sosyal etkileşimlerde önemli sıkıntıya ve sorunlara neden olur. PMDB tanısı için, semptomların geçen yıl boyunca adet döngülerinin çoğunda meydana gelmiş olması ve çalışma veya sosyal işlevsellik üzerinde olumsuz bir etkisi olması gerekir. PMDB, antidepresanlar, doğum kontrol hapları veya besin takviyeleri ile tedavi edilebilir. Kafein ve alkol tüketimini azaltmak, yeterli uyku ve egzersiz yapmak, rahatlama teknikleri uygulamak, diyet ve yaşam tarzı gibi değişiklikler de yardımcı olabilir.
Premenstrüel sendrom (PMS), adetin başlamasından yedi ila 10 gün önce semptomların ortaya çıkması açısından PMDB’ye benzer. Ancak PMS, PMDB’ye göre daha az sayıda ve daha hafif semptomlarla seyreder.
Yıkıcı Duygudurum Düzenleyememe Bozukluğu: 6 ila 18 yaş arası çocuklarda ve gençlerde teşhis edilen bir duygudurum bozukluğudur. Kronik ve şiddetli bir sinirlilik durumunu ve bunun sonucunda sık sık görülen şiddetli öfke patlamalarını içerir. Öfke patlamaları sözel veya fiziksel saldırganlık şeklinde ortaya çıkabilir, duruma göre aşırı orantısızdır ve çocuğun gelişimsel yaşına uygun değildir. Bu patlamalar sıklıkla (haftada ortalama en az üç kez) ve genellikle bir hayal kırıklığına tepki olarak ortaya çıkar. Patlamalar arasında, çocuğun ruh hali sürekli sinirlidir veya neredeyse her gün günün büyük bölümünde sürekli olarak öfkelidir. Bu ruh hali, ebeveynler, öğretmenler ve akranlar gibi başkaları tarafından fark edilebilir.
Yıkıcı Duygudurum Düzenleyememe Bozukluğu tanısı konulabilmesi için semptomlar 10 yaşından önce başlamalı ve en az iki ortamda (evde, okulda, akranlarla beraberken) en az bir yıl boyunca devam etmelidir. Erkeklerde kızlara göre çok daha sık görülür. Majör depresif bozukluk, dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu, kaygı bozukluğu ve davranış bozukluğu gibi diğer bozukluklarla birlikte ortaya çıkabilir.
Çocuğun işlevselliğini önemli ölçüde etkileyebilir. Kronik ve şiddetli sinirlilik ve öfke patlamaları aile hayatını bozabilir, okulda zorluklara neden olabilir ve çocuğun/gencin arkadaşlık kurmasını veya sürdürmesini zorlaştırabilir.
Tedavi genellikle psikoterapi (bilişsel davranışçı terapi) ve/veya ilaçları içerir.
Depresyon Üzüntü veya Kederden/Yastan Farklıdır
Sevilen birinin ölümü, iş kaybı veya bir ilişkinin sona ermesi, kişi için katlanılması zor deneyimlerdir. Bu gibi durumlara tepki olarak üzüntü veya keder duygularının gelişmesi normaldir. Kayıp yaşayanlar kendilerini genellikle “depresif” olarak tanımlayabilirler. Ancak üzgün olmak depresyonda olmakla aynı şey değildir. Yas süreci doğaldır ve her bireye özgüdür, depresyonun bazı özelliklerini paylaşır. Hem yas hem de depresyon yoğun üzüntü ve aktivitelerden çekilmeyi içerebilir. Ayrıca önemli açılardan da farklılık gösterirler:
Yas’ta, acı dolu duygular dalgalar halinde gelir, genellikle ölen kişiyle ilgili olumlu anılarla iç içe geçmiştir. Majör depresyonda ise ruh hali ve/veya ilgi iki haftanın çoğunda azalmıştır.
Yas’ta, özsaygı genellikle korunur. Majör depresyonda ise değersizlik ve kendini aşağılama,nefret etme duyguları yaygındır.
Yas’ta, ölen sevilen kişiye “kavuşma” düşüncesi veya hayali söz konusu olduğunda ölüm düşünceleri yüzeye çıkabilir. Majör depresyonda ise, değersiz hissetmek veya yaşamaya layık olmamak ya da depresyonun acısıyla başa çıkamamak nedeniyle kişinin hayatına son verme düşünceleri ön plandadır.
Yas ve depresyon birlikte görülebilir. Yas ve depresyon birlikte görüldüğünde daha şiddetlidir ve daha uzun sürer. Yas ve depresyonu ayırt etmek önemlidir ve insanlara ihtiyaç duydukları yardım,destek veya tedaviyi almalarında yardımcı olabilir.
Kaynak :
American Psychiatric Association, Chinenye Onyemaechi, M.D. , April 2024
https://www.psychiatry.org/patients-families/depression/what-is-depression#section_0
Be First to Comment